Ana içeriğe atla

Anne-Babalarımıza Karşı Sorumlu Muyuz?

Bugünlerde sık duyduğum bir fikir üzerine konuşmak istiyorum. Şöyle ki ruh sağlığı uzmanlığı olan kişilerden bazıları anne babamıza karşı sorumlu olmadığımız, onlara karşı herhangi bir minnet borcumuz olmadığını söylüyorlar.

Anne-babamızın bizi dünyaya getirmiş olmakla bize bakmak ve yetiştirmekle sorumlu olduklarını ancak bize yıllarca verdikleri emek karşılığında bizim anne-babamıza karşı hiçbir sorumluluğumuz olmadığı bize verilen emeklerin, yapılan fedakarlıkların sadece onların mecburi olarak yerine getirdikleri şeyler olduğu fikrindeler. Şöyle söyleyeyim: kırmızı ışıkta duran bir araca nasıl teşekkür etmezsek, bu davranış onun zaten yerine getirmesi gereken bir şeyse, anne-babamıza karşı da sorumluluğumuzu böyle değerlendiriyorlar.

Bu fikir açıkça bizim kültürümüze aykırıdır. Çünkü Türk kültürü aile kurumuna çok fazla önem verir. Evlatlar yetişkin olsa dahi ailenin birlikteliğini, aile içerisindeki istişareyi ve yardımlaşmayı teşvik eder. Kültürümüzdeki bu yaklaşım kişileri yalnızlaşmaktan korumaktadır aslında. Belli bir yaşın üzerindeki anne-babasının ihtiyacını gözeten evlatlar onları muhtaç olmaktan korur. Kaç yaşına gelirlerse gelsinler anne-babasına fikir danışan evlatlar anne-babasına yaşamlarını anlamlı hissettirirler. Çünkü belli bir yaşın üzerindeki kişileri hayata bağlayan şey bazen çevresindekilerin 'sana ihtiyacım var' demesidir. Anne-babamızla ilişkilerimiz onların yaşamını anlamlı hale getirir. Yaşlılık depresyonunu engeller. Hatta bazen torun bakmak bile ebeveynlerimize bir 'sana ihtiyacım var' çağrısıdır. 'Sen beni çok güzel yetiştirdin. Ben bu konuda tecrübesizim. Bana destek olur musun?' demektir.

Gelin biz de bizim üzerimizde bu kadar emeği olan anne-babamızı onlardan koptuğumuzu hissettirip üzmeyelim. Çünkü biz onların en kıymetli hazineleri, bu dünya üzerinde en kıymetli yatırımlarıyız.

Anne-babalardan kopup bireyleşmeyi öneren bu görüşün canlı halini Avrupa ülkelerinde görmekteyiz. Avrupa'da gittikçe bireyselleşmiş bir yaşam hakim. Büyükler yalnızlığa mahkum edilmiş durumda. Büyüklerin bakımlarını kurumlar üstlenmiş, yaşlılar yalnızlaşmış durumda. Biz bunu yapmayalım. Kültürümüzün bize öğrettiği değerleri koruyalım.

Klinik Psikolog Kevser Ateş

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Annelikte Doğru Motivasyon

Annelikte Doğru Motivasyon Kadın olmak hem fizyolojik hem de psikolojik olarak çok özel bir konumdur. Kadını en özel kılan etkenlerden biri, bir yavruyu bedeninde aylarca muhafaza edebilme ve sonrasında anne olmasıdır. Annelik, özellikle bizim kültürümüzde fedakarlık kavramıyla eş tutulmuştur. Dilimizde var olan ‘yemedim yedirdim; giymedim giydirdim’ benzeri söyleyişler de anneliğin toplumumuzdaki anlamlandırılmasına örnektir. Ancak çocuklar ve yetişkinler üzerinden elde edilen gözlemler annelerin çocukların hayatlarının merkezlerine koymasının değil; kadının hayatın merkezine kendi gelişimini ve mutluluğunu koymasının çocuklar için psikolojik olarak çok daha faydalı ve geliştirici olduğu yönündedir. Anneler kendi hayatlarından vazgeçerek, hayatlarını adeta çocuk yetiştirmeye adadıklarında ilginç bir şekilde bu tek amaçlarını ıskalıyorlar ve o kadar da iyi çocuk yetiştiremiyorlar. Çünkü çocuğa iyi gelen adeta bir yaşam koçu gibi hayatının her dakikasını planlayan, kendi hayatını çocuğa...

Sınırımızdaki Savaş ve İkincil Travma

     Bu günlerde komşu ülkelerimizde 3. Dünya Savaşı’nın ilk reaksiyonlarını görmekteyiz.    Türkiye, tarihteki adıyla Mezopotamya, üzerinde birçok dinin kutsalının bulunduğu, stratejik bir konuma sahip topraklar içerisindedir.    Ülkemizi genellikle Norveç gibi refah seviyesinin yüksek olduğu kuzey ülkeleriyle kıyaslayanlara söylemek istediğim bizim ülkemizin Norveç’ten en büyük farkının bizim topraklarımız üzerinde birçok din, örgüt ve ülkenin çıkarlarının olmasıdır.    Ülkemizin coğrafi kaderinden söz ettikten sonra komşu ülkelerdeki savaşların bize etkisini konuşmak istiyorum.    Tabii ki sınırlarımızdaki savaşın bize ekonomik etkileri var ancak daha bireysel boyutta baktığımızda savaş bize çok yakın ve günümüzdeki savaş mağdurları bizim din kardeşimiz. Filistin, Suriye, Irak, Çeçenistan, Doğu Türkistan ve diğerleri…    Savaş mağdurlarının çektiği eziyetleri, maruz kaldıkları insanlık dışı durumları bugünlerde sık sık ...